19. yüzyıldaki büyük güçlerin Afrika’ya yönelik sömürü politikaları, 21. yüzyıla değişik bir şekilde yansımaktadır. Çin’in ‘’karşılıklı kazanç’’ ilkesi olarak dillendirdiği Afrika ile olan münasebetlerinde, Afrika kıtasının doğal zenginlikleri ve dünyada en çok gelişen 10 devletten 7’sinin bu kıtada olması, yeni bir ‘’Afrika’ya hücum!’’ akımını başlatmıştır.

Çin, Afrika’nın sömürgeci güçler tarafından yüzyıllarca yağmalandığı ve geri bırakıldığı tezini savunmakta; günümüzde Afrika ile karşılıklı kazanca ve saygıya dayalı ilişkiler kurmaya çalıştığını öne sürmektedir.

Çin’in Afrika konusunda diğer dış güçlere karşı en büyük avantajı, şüphesiz bölge ülkelerinin ihtiyaçlarını daha doğru analiz edebilmesi ve söz konusu ülkelerle ilişkilerini bu çerçevede geliştirebilmesidir. Çin’in elini güçlendiren önemli bir avantajı da kıtada sömürgeci bir geçmişe sahip olmaması ve kıta ülkelerinin bu noktada güvenini kazanmış olmasıdır. Öyle ki; çoğu Afrika ülkesi Çin’i, kıtanın ‘davetli misafiri’ olarak görmektedirler.

ÜÇ AŞAMADA ÇİN-AFRİKA İLİŞKİLERİ

Zhang Chun, Çin-Afrika ilişkilerinin Soğuk Savaş’tan günümüze tarihsel gelişiminde üç safhaya dikkat çekmektedir:

  1. İlk aşama 1950’li yılların başından 1970’li yılların sonlarında Çin’in kabul ettiği açılım ve reform politikasına kadar olan bağımsızlık ve ideolojik odaklı dönemdir.
  2. İkinci aşama 1980’li yıllarda gerçekleşmiştir. Çin’in reform politikaları sonucu Batılı devletlerle yoğunlaştırdığı modernizasyon politikalarının paralelinde Afrika’ya ekonomik düzlemde yöneldiği dönemdir.
  3. Üçüncü dönem ise 1990’ların başında Soğuk Savaş’ın bitmesi ile küresel düzenin büründüğü yeni şeklinde, Çin, Afrika ile ilişkilerini özellikle ekonomik boyutta derinleştiği yıllardır.

ÇİN AFRİKA’YA AVRUPALILARDAN ÖNCE Mİ GELDİ?

Şayet bu soruya Afrika’yı iyi bilen emekli büyükelçimiz Numan Hazar’ın ağzıyla cevap verecek olursak; Çin, Afrika’ya Avrupalılardan önce gelmiştir. 1405 yılında Afrika’ya düzenlenen ilk deniz seferlerinde Çin donanması 317 gemiden oluşmaktaydı. 183 yıl sonra büyük bir deniz gücü olan İspanyol Armadasının ise 132 gemiden oluştuğu dikkate alınırsa, Çin donanmasının önemi daha iyi anlaşılabilir.

Çin donanması, 1407, 1409, 1413, 1417 ve 1421 yıllarında deniz seferlerini sürdürmüş ve bu sırada Doğu Afrika kıyılarını sıkça ziyaret etmiş ve Afrika’dan değişik hayvan ve bitki türleri Çin’e götürülmüştür. Ancak 1421 yılında Pekin’de yeni inşa edilen imparatorluk sarayına yıldırım düşmesinden sonra, imparator, yaptığı bir hata dolayısıyla, Tanrı tarafından cezalandırıldığını kanısına varmıştır. Bu hatanın da deniz seferleri olduğu inancı doğmuştur. İmparatorun 1424 yılında ölmesinden sonra yerine geçen imparator gemi yapımını durdurmuştur. Bundan sonra, Konfüçyüs geleneğine dönen ve ticaret yetine tarıma ağırlık veren Çin, böylece denizcilik politikasına son vermiştir.

Oysa Çin, 15. yüzyılın ilk yarısında denizlere hâkim bir güç haline gelmişti. Çin donanmasının Ümit Burnu’nu geçerek, Batı Afrika’yı dolaşıp Avrupa’ya kadar gelmesi halinde kuşkusuz tarih başka bir yönde gelişecekti.

ÇİN’İN AFRİKA POLİTİKALARI \ YATIRIMLARI

21. yüzyılın en önemli yükselen gücü Çin, büyüyen ekonomisinin enerji kaynaklarına duyduğu gereksinimin de etkisiyle, özellikle son on yılda kıtadaki etkinliğini arttırmak amacıyla pek çok girişimde bulunmuştur.

Çin, 2000 yılında Çin-Afrika İşbirliği Forumu (FOCAC) kurulması ile ivmesini yükseltmiştir. İkinci toplantısını 2003 yılında yapan FOCAC’ın 48 Afrikalı devletin katıldığı 2006 yılındaki 3. zirvesinde, 2006 yılı Çin’de Afrika Yılı olarak ilan edilmiş, dış politikada Çin’in Afrika Belgesi yayımlanmıştır. 48 Afrika ülkesinden 41’i de bu zirveye devlet ve hükümet başkanı düzeyinde iştirak etmişlerdir.

Dünya Bankası ve BM Ticaret ve Kalkınma Konferansı (UNCTAD), Afrika’nın petrol ve gazının %36’sının AB ülkelerine, %33’ünün ABD’ye, %9’unun ise Çin’e gittiğini bildirmektedir. Çin’in ithal ettiği toplam petrolün %28’ini Afrika’dan karşıladığı, bu kapsamda da Angola, Nijerya ve Sudan’ın başı çektiği ifade edilmektedir.

Çin’in 48 Afrika ülkesinde yatırımları bulunmaktadır ve söz konusu yatırımlar başlıca kaynak, inşaat ve altyapı sektörlerine yöneliktir.

Çin, Afrika’da 1979 ve 1990 yılları arasında 102 proje için 51 milyon dolar yatırım gerçekleştirmiştir. Altı çizilmelidir ki; 1965 yılında Çin-Afrika arasındaki ticaret 250 milyon dolar iken, 2013 yılında 210 milyar doları aşmış ve böylece Çin Afrika’nın birinci büyük ticaret ortağı haline gelmiştir.

Afrika’ya çeşitli nedenlerle giden Çinli göçmenlerin sayısının zaman içinde hızla arttığı görülmektedir. 1950’de Afrika’daki Çinli nüfus toplam 37.000’dir. Bu rakam, 1996’da 130.000, 2002’de 250.000, 2009’da 580.000 ila 800.000 olmuş ve 2012 yılsonu itibariyle ise 1 milyonu aşmıştır.

Geçen sene Arapça eğitimi için Sudan’a gittiğimizde biz de bu duruma yerinde şahit olmuştuk. Uluslararası Afrika Üniversitesi’ndeki ilk ders günümüzde panolardaki duyurular ve listeler Arapça ve Çince olarak yazılmıştı. Çok şaşırmakla birlikte, işin aslını her sınıfın hemen hemen yarısını Çin’den gelen öğrencilerin oluşturduğunu gördüğümüzde anlayabilmiştik.

Çin Hükümeti, siyasi ve ekonomik hedeflerinin yanı sıra uluslararası ilişkilerdeki etkinliğini arttırma çabaları doğrultusunda Çin kültürünü ve felsefesini kıtada yaygınlaştırmaktadır. Bu kapsamda 16 Afrika ülkesinde 23 Konfüçyüs Enstitüsü ve Dersliğinin açılmasının yanı sıra 20,000’den fazla öğrenciye burs imkânı sağlanması kararlaştırılmıştır.

ÇİN’İN AFRİKA’YA OLAN İLGİSİ ARTARAK DEVAM EDECEK

Çin Başbakanı Li Keqinang 4 Mayıs 2014 tarihinde başlayan ve Etiyopya, Nijerya, Angola ve Kenya’yı kapsayan sekiz günlük Afrika gezisinde şunu beyan etmiştir: ‘’Afrika ve Çin; biri ümit dolu bir kıta, diğeri ise büyük potansiyele sahip gelişmekte olan bir ülkedir. İki tarafın toplam nüfusu 2,3 milyar. Benzer kadere sahip olduğumuz için, geleneksel dostluğumuz sayesinde ve ilişkimizi karşılıklı devasa gelişme fırsatı olarak gördüğümüzden dolayı, Çin-Afrika işbirliği bugüne kadar gelişti.’’

İleri sürülebilir ki; Çin’in ekonomik kalkınmasını, Afrika’dan bağımsız düşünmek çok mümkün değildir. O nedenle, ekonomik gelişmesini sürdüren Çin’in gelecekte de Afrika’ya olan ilgisinin artarak devam edeceğini söylemek yanlış olmayacaktır.

 

YARARLANILAN KAYNAKLAR:

Dünya Siyasetinde Afrika (2. Bölüm: Çin’in Afrika Politikası, s. 49-67, Yrd. Doç. Dr. İsmail Ermağan – Doç. Dr. Giray Fidan)

Büyük Güçler ve Afrika ‘’21. Yüzyılda Çok Boyutlu Afrika Rekabeti’’, s. 110-117 Ufuk Tepebaş

Yükselen Güçlerin Afrika’daki Kalkınma Politikaları: Çin Halk Cumhuriyeti (ÇHC) Örneği, Ufuk Tepebaş

Küreselleşme Sürecinde Afrika ve Türkiye-Afrika İlişkileri, s. 12-17, Numan Hazar