Âhiret inancı, gerek beşer hayatının, gerekse toplumsal hayatın saâdeti ve kemâlâtının en temel taşlarından birisidir.

   Bilindiği gibi toplumlar, yaş ve statü bakımından birbirlerinden farklı çeşitli yaş gruplarından meydana gelmektedir. Biz de burada çocuklar, gençler ve yaşlılarda olmak üzere üç yaş grubunda ve toplumun çekirdeği hükmünde olan aile hayatında âhiret akidesinin kazandırdığı faydalardan bir kısmın ele alıp, değerlendireceğiz.

   1-ÇOCUKLARDA: Birleşmiş Milletler Nüfus Fonu’nun 2011 Ekim verilerine göre, 7 milyara ulaşan Dünya nüfusunun şu anda 7 milyar 823 milyon civarında olduğu tahmin edilmektedir. Bu nüfusun 2 milyar 850 milyonluk kısmını (Dünya nüfusunun %27’si) ise çocuklar oluşturmaktadır. Çocuklarda âhiret inancının faydalarından bahsetmeden önce şunu belirtmek gerekir ki:

   Ölüm, hayatın kaçınılmaz ve insana acı veren gerçeklerinden birisidir. Ölen kişi ile bağlantımız arttığında, ölümün verdiği hüzün de artar. Çocuklar için de durum böyledir. Çocuğun hayatındaki ana kahramanlardan birinin ölmesi, onu derin bir acıya sürükler.

   Ölüm, çocuk için var olan kişinin bir anda yok olmasıdır. Çocuk, ölen kişinin nereye gittiğini merak eder. Somut düşündüğü için ölen kişiye bir yer, bir mekân atfetmek ister. Bu nedenle çocuklar ölen kişinin nereye gittiğini sık sık sorarlar. Bu soruya cevap verenler ise değişkenlik arz eder. Eğer âile, ölümden sonraki yaşama inanıyorsa (âhiret inancı), çocuğa ‘’Ölenler cennete gider.’’ cevabını verebilirler. Cennet kavramını, ona onun dili ile anlatabilirler.

   İşte gayet zayıf ve nazik yaratılışlı çocuklar, cennet fikri ile veya ölümden sonra bu hayattan daha güzel ve sevimli bir hayatın var olduğunu öğrenmekle; gayet dehşetli ve ağlatıcı gibi görünen ölümlere karşı ancak dayanabilirler. Bu düşüncelerle teselli bulan çocuklar, cennet fikriyle artık şöyle demeye başlayacaklardır: ‘’Benim küçük kardeşim veya arkadaşım öldü, cennetin bir kuşu oldu, cennette gezer, bizden daha güzel yaşar.’’

   2-GENÇLERDE: Toplumsal hayatın en kuvvetli ve en dinamik tabakasını oluşturan gençler ve delikanlılar, çoğunlukla arzu ve heveslerinin telkiniyle hareket ederler. Nefislerine mahkum olduklarında ise, aklı başında davranmayabilirler. İşte böyle hisler ve duygular içerisinde, âhiret inancı taşımayan ve cehennem azabını hatırına getirmeyen gençlerin içinde bulunduğu toplumda, maddi-manevi her türlü tecavüz baş göstermeye başlayacaktır.

   Çünkü gençlerde, kendilerini gayr-ı meşru bir hayattan alıkoyacak olan ve onların toplumdaki tahribatlarının önüne geçecek olan kilit nokta: cehennem fikri ve ahret inancıdır. Gençler ancak o zaman her yaptıklarını bilen, gören yüce bir yaratıcının emir ve yasaklarına riayet edecek ve ‘’Helâl dairesi geniştir; harâma girmeye hiç lüzum yoktur.’’ düşüncesiyle hareket edeceklerdir.

   3-YAŞLILARDA: Yaşlılık birtakım bedensel ve fikirsel değişiklikleri bünyesinde barındırır. Bu dönemde, yaşlılarda ‘ölüm korkusu’ oluşabilir. Ölümü bir son ve bir yokluk gibi gören maddeci insanlar, âhiret hayatına inanmadıkları için, ölüm korkusunu unutmaya çalışırlar ve bunu da kendilerini ya sarhoş edip uyutarak ya da o korkudan -geçici bir süreliğine de olsa- kurtulmak için günahlardaki geçici ve aldatıcı zevklere başvururlar.

   İşte insana sıkıntı veren en büyük problemlerden biri olan ihtiyarlık ve ölüm meselesine, Kur’an eczanesinden şifalı ve faydalı bir ilaç tavsiye edilmektedir: âhirete iman.

   4- AİLE HAYATINDA: Toplumsal hayatın çekirdeği hükmünde olan aile hayatı, geçici bir birliktelik değil; aksine ebedi bir birliktelik ve beraberliktir. Aile hayatının temelleri, samimiyet, vefâdârâne hürmet, hakiki şefkat ve fedâkârâne merhamet üzerine bina edilmiştir. Bu duygu ve düşünceler de ancak ebedi beraberlik fikriyle tahakkuk edebilir.

   Ölümden sonraki hayata iman eden kimse, yaptığı her şeyden dolayı hesaba çekileceğini bilse, başkalarına hele de aile fertlerine nasıl acımasızca davranabilir ve onların haklarına tecavüz edebilir!?

   SONUÇ OLARAK: Ölümün bir son olmadığına ve âhiret hayatına iman etmenin, bireylerde ve toplumlarda yaptıklarını sorgulama anlayışını geliştirerek, onların ahlâki ilkelere uygun bir hayat sürmeyi benimsemelerinde temel etkenlerden birisi olacağına inanıyoruz.