Milenyum Çağı denilen 21. yüzyılın ilk çeyreğini hızla geride bırakırken, gerek ülkemizde gerekse İslam toplumlarında bir medeniyet buhranı yaşadığımız artık apaçık bir şekilde görünüyor. Özellikle son üç kuşak arasında (dedelerimiz, babalarımız ve biz.) hissedilen bir kimlik bunalımı da artık ayan beyan ortada…

Bunu sosyoloji diliyle ifade edecek olursak; geleneksel Türk toplum yapısına bağlı olan dedelerimiz, geleneğe kısmen bağlı olmakla beraber, moderniteden de nasibini almış ama tranzisyonel (geçiş) kuşakta sayabileceğimiz babalarımız ve hemen hemen geleneğe tamamen sırt çevirerek pusulasını moderniteye ayarlayan biz 21. yüzyıl gençleri…

Toplumu oluşturan bu 3 kuşak (genç – orta – yaşlı) arasında ne kadar derin farklılıklar olduğunu zannedersem hepimiz bizzat yaşıyoruzdur.

Geçenlerde, bir profesör hocam bu konu ile ilgili şöyle bir tespitte bulunmuştu. Siz ‘3T Nesli’siniz: Test, tost ve tuş nesli.

O gün bugündür ‘3T Nesli’ kavramsallaştırması sık sık zihnimde gezindi durdu.

Zira öncelikle bizi tarih sahnesine çıkaran kalem ile kağıdın o mübarek ve ulvi birlikteliğini terk etmeye yüz tutup, testlere ve tuşlara mahkum olduk. İlim, irfanı bir kenara bırakıp, en kıymetli zamanlarımızı telefon ve bilgisayar tuşlarına mahkûm bir şekilde öldürmeye başladık.

Sağlıklı beslenmeyi bırakıp, abur cubur için tost, hamburger kuyruklarına girmeye başladık. Peki sonuç… Tüm dünyada olduğu gibi obezite vb. hastalıklar toplumuzda da artmaya başladı.

*

Ben bu 3T’ye 2H’yi eklemek istiyorum: ‘Haz’ ve ‘hız’.

Biraz açarsak; artık gençler hayatı çok hızlı ve hazlı yaşıyorlar. Vakti gelmeden çiçek açmasını bekler gibi, hayatta ulaşmak istedikleri yerlere hemen, hızlıca şipşak ulaşma peşinde herkes. Bu noktada başarısız olunduğunda da psikolojisi bozulmuş hastalar ile çalkalanıyor toplumumuz.

Bununla beraber gençlerin büyük çoğunluğu hazcılık akımının da müptelası olmuş durumda. Toplumsal yarar artık tamamen göz ardı edilmiş ve herkes şahsi hazlarının, tutkularının, ihtiraslarının peşine düşmüş gidiyor.

Hangi birimiz gerek sınıfımızda, gerek apartmanımızda, gerekse de ofisimizde kamu yararını, kendi çıkarlarımızdan önceleyen birilerine rastlıyoruz ki? Rastlıyorsak da onlar, bir elin parmakları kadar varlar mı?

*

Lafı fazla uzatmaya gerek yok.

Ey ‘’3T+2H Nesli’’ vakit kendimizi çek etme vakti…