Bu yazımızda tarihi perspektifte Türkiye-Afrika ilişkilerini genel hatlarıyla ele almaya çalışacağız.

OSMANLI-AFRİKA İLİŞKİLERİ

9. yüzyılın ikinci yarısında Tolunoğulları ve yarım asır sonrasında İhşitler, Mısır’da ve dolayısıyla Afrika’da kurulan ilk Türk devletleri olarak bilinmektedir. 12. yüzyılda Mısır ve Trablus coğrafyasını elinde bulunduran Türk kökenli Memluk (Kölemenler) Devleti ise, yaklaşık üç asır boyunca kıtanın kuzeyine hâkim olmuştur.

Söz konusu devletlerden sonra Kuzey Afrika ile birlikte kıtanın doğusu ve batısında önemli izler bırakan ve bu coğrafyada en uzun süre hüküm süren Türk devleti Osmanlı Devleti olmuştur. Zira Türklerin Afrika kıtası ile ilişkileri, Osmanlı Devleti zamanında yoğunluk kazanmıştır. Bugün bağımsız birer devlet olan Afrika ülkelerinin kimi, bütünü kimi de bir bölümü ile Osmanlı Devleti içerisinde yer almış ve yüzyıllar boyu Osmanlı Devleti’nin yönetiminde kalmışlardır. Osmanlı Devleti’nin doğrudan yönetimi altında olmayan komşu Afrika ülkeleri ile de yakın ilişkileri olmuştur.

CUMHURİYET’İN KURULUŞU VE UZAKLARDAKİ AFRİKA

Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşundan 1998 yılına kadar uzanan zaman aralığında Soğuk Savaş’ın belirlediği politikalar ve ülkemizin siyasi ve ekonomik imkânlarının el vermeyişi gibi nedenlerle Afrika ülkeleriyle ilişkilerimiz, bu dönemde en alt seviyelerde kalmıştır.

2005: TÜRKİYE’DE AFRİKA YILI

1998 yılında Afrika’ya Açılım Eylem Planı’nın kabulüyle ülkemizin Afrika’ya yönelik ilgisi artmış, ticaret hacminin arttırılmasını teminen teşvikler ve yeni tedbirler uygulanmaya başlanmış, Dış Ticaret Müsteşarlığınca 2003 yılı başında ‘’Afrika Ülkeleriyle Ekonomik İlişkilerin Geliştirilmesi Stratejisi’’ hazırlanmış ve tüm bunların nihayetinde 2005 yılı ülkemizde ‘’Afrika Yılı’’ ilan edilmiştir.

2005 yılının Türkiye’de ‘Afrika Yılı’ ilan edilmesinden sonra ise, Afrika hızlı bir şekilde Türkiye dış politikasının önemli ayaklarından biri haline gelmiştir. 2005 yılı içinde Türkiye tarihinde ilk kez başbakan düzeyinde Etiyopya, Güney Afrika Cumhuriyeti gibi ülkelere ziyaret gerçekleşirken, 12 Nisan 2005’te Türkiye Afrika Birliği’nde ‘gözlemci statü’ elde etmiştir.

TÜRKİYE-AFRİKA ORTAKLIĞI

2010 yılında kabul edilen ‘’Afrika Strateji Belgesi’’nin uygulanmaya başlamasıyla da, ülkemizin Afrika açılımı tamamlanmış ve ilişkilerin her alanda derinleşmeye ve çeşitlenmeye başladığı ‘’Türkiye-Afrika Ortaklığı’’ şeklinde tanımlanabilecek yeni bir döneme geçilmiştir.

PEKİ, NİÇİN AFRİKA?

Afrika ülkeleri hâlihazırda 54 ülkeden oluşan bir siyasi blok. Bu ülkeler Afrika Birliği çatısı altında bir araya geldiler ve BM ve benzeri uluslararası zeminlerde giderek daha fazla birlikte hareket etmeye başladılar. BM üyelerinin dörtte birini de Afrikalı ülkeler oluşturmakta. Bu ülkeleri çatısı altında toplayan Afrika Birliği, BM ve NATO’dan sonra ‘en etkin uluslararası kuruluş’ olarak kabul ediliyor. Uluslararası platformlarda Afrika’yı ihmal ettiğinizde, BM’de yüzde 53’lük oy potansiyeli olan bir gücü ihmal ediyorsunuz demektir.

Ahmet Davutoğlu, Stratejik Derinlik’te ‘’Türkiye’nin dış politikasında en ciddi ihmale uğramış kıta bağlantısı…’’ olarak bahseder Afrika’dan. Ve Afrika’daki gelişmelere tümüyle ilgisiz kalmanın veya bütün sömürge geçmişine rağmen hâlâ bâkir kaynaklara sahip olan kıtayı, bir geri kalmış ülkeler topluluğu olarak görüp küçümsemenin Türkiye ölçeğinde tarihi ve coğrafi faktörlere sahip bir bölgesel güç için mazur görülemez bir zaaf oluşturduğunu savunur.

Karşılıklı bağımlılık ilişkilerinin gittikçe artacağı önümüzdeki yüzyıl içinde, bir ülkenin gücünün değişik havzalardaki ekonomik, kültürel ve diplomatik etkinliği ile değer bulacağını; Türkiye’nin de bu çetin etkileşim yarışında geri kalmak istemiyorsa başta Afrika olmak üzere şu ana kadar yeterince ilgi kuramadığı bölgelere bakış açısını değiştirmek zorunda olduğunu ifade eder.

Zira Afrika kıtası, 21. yüzyılda, küresel sahnede ağırlığı giderek artan bir aktör olarak değerlendirilmektedir. Afrika’nın dünyanın en büyük ikinci kıtası olarak 30 milyon kilometrekarelik alanı, zengin doğal kaynakları ve insan kapasitesi ile 21. yüzyılın ikinci yarısından itibaren uluslararası sistem içerisinde daha etkin rol oynaması ve uluslararası arenadaki gelişmeleri daha fazla etkilemesi beklenmektedir.

Tüm bunlar bile ‘’Türkiye’nin Afrika’da ne işi var?’’, ‘’Her yer bitti, Afrika mı kaldı?’’  sorularına yeter de artar bir cevap mahiyetinde.

TÜRKİYE-AFRİKA ORTAKLIK ZİRVELERİ

18-21 Ağustos 2008’de İstanbul’un ev sahipliğini yaptığı Türkiye-Afrika Zirvesi’ne 49 Afrika ülkesi temsilci gönderdi (6 devlet başkanı, 5 devlet başkan yardımcısı, 7 başbakan, 1 başbakan yardımcısı, 14 dışişleri bakanı ve 12 bakan katılırken 11 uluslararası örgütten temsilciler de toplantılarda yer aldılar). Bu zirve bir taraftan Türkiye’nin Afrika’ya ekonomik açılımının en önemli göstergesi olmuş; diğer taraftan da Türkiye’nin BM Güvenlik Konseyi geçici üyeliğine seçilmesinde etkili olmuş ve Afrika ülkelerinin neredeyse tamamı (53 Afrika ülkesinden 51’i) Türkiye lehine oy kullanmıştır.

İlk zirveden 6 yıl sonra, 19-21 Kasım 2014 tarihleri arasında Ekvator Ginesi´nin ev sahipliğinde Malabo´da II. Türkiye-Afrika Ortaklık Zirvesi yapıldı. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile 30 Afrika ülkesinin liderlerinin buluştuğu zirvede, yeni ortaklık alanları belirlendi. Zirvede yayınlanan bildiri ile 2015-2019 dönemine ilişkin Ortak Uygulama Planı kabul edildi. Plan kapsamında 2019’da İstanbul´da yapılması öngörülen 3’üncü zirveye kadar eğitimden sağlığa, alt yapıdan enerjiye kadar birçok alanda karşılıklı işbirliğine dayanan çok sayıda proje hayata geçirilecek.

BÜYÜKELÇİLİK SAYISI 39’A ÇIKTI

Türkiye ile Afrika arasındaki işbirliği ve ortaklık politikası doğrultusunda dış temsilciliklerin sayısı da karşılıklı olarak arttı. Türkiye’nin Afrika’daki temsilcilik sayısı 2002’de 12 iken; bugün kıta ülkelerinde Türkiye 39 Büyükelçilik ve 4 Başkonsoloslukla temsil ediliyor. Afrika ülkelerinin ise 2008 başında Türkiye’de 10 temsilciliği bulunurken 2015 yılına gelindiğinde ise bu rakam 35’i yerleşik, 18’i akredite misyon olmak üzere toplamda 53’e çıktı.

TİCARET HACMİ 25 MİLYAR DOLAR SEVİYESİNDE

Türkiye ve Afrika’nın ticaret hacmi de her geçen gün artıyor. 2002 yılında Türkiye´nin Afrika ile toplam ticareti 3 milyar dolarken; bugün yıllık ticaret hacmi 25 milyar dolara ulaşmış durumda. Büyük Sahra Çölü´nün Güneyi´ndeki Ülkelerle (SAGA) 2000 yılında 742 milyon doları olan ticaret hacmi ise, 2014 yılında ise 8,4 milyar dolara çıktı.

TİKA KALKINMA YARDIMLARINI SÜRDÜRÜYOR

Afrika ülkelerine yönelik kalkınma yardımı ile acil insani yardımlar da hız kesmeden sürüyor. Afrika’da 11 ofisi ile hizmet veren TİKA, son 3 yılda okul inşaatı, onarımı, okul donanımı, tefrişatı ve mesleki eğitim projeleri olmak üzere kıtada yaklaşık 200 eğitim projesi gerçekleştirdi. TİKA, ayrıca 11 kıta ülkesinde de toplam 531 su kuyusu açtı.

SAĞLIK ALANINDA 20 ÜLKEYLE İŞBİRLİĞİ

Salgın hastalıklar nedeniyle büyük sıkıntı yaşayan Afrika ülkelerine yönelik bir yandan sağlık alanında acil insani yardımlar yapılırken diğer yandan da sağlık alanındaki işbirliği projeleriyle kıta ülkelerinin kalkınmasına destek veriliyor. Türkiye’nin 20’ye yakın Afrika ülkesi ile sağlık alanında ikili işbirliği anlaşması bulunuyor.

EBOLA’YLA MÜCADELEDE 1,5 MİLYON DOLARLIK YARDIM

Ebola ile mücadelede Afrika ülkelerine yardım eli uzatan Türkiye; Gine, Liberya ve Sierra Leone´ye 150 tonluk ilaç ve tıbbi malzeme yardımında bulundu. Dışişleri Bakanlığının Birleşmiş Milletler Emanet Fonu ile Ocak 2015’te yaptığı anlaşma çerçevesinde maliyeti 1,5 milyon dolarlık ilaç ve tıbbi malzeme yardımı, Başbakanlık Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı (AFAD) koordinasyonunda Gine, Sierra Leone ve Liberya’ya ulaştırıldı.

TÜRKİYE BURSLARINA AFRİKA’DAN YOĞUN İLGİ

Kültürel alandaki işbirliği projeleri de her geçen yıl artıyor. Türkiye’de öğrenim görmek isteyen gençlere yönelik olarak Başbakanlık Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı (YTB) tarafından yürütülen “Türkiye Bursları” programı kapsamında 2011´den bu yana 4 bin 663 Afrikalı öğrenciye Türkiye´de eğitim imkânı sağlandı. Bu yıl ise “Türkiye Bursları”na Afrika ülkelerinden 29 binin üzerinde başvuru yapıldı.  Yunus Emre Enstitüsü’nün ise Güney Afrika Cumhuriyeti’nin önemli şehirlerinden Johannesburg’da, Fas-Rabat’ta, Mısır Kahire ve İskenderiye’de olmak üzere 4 Afrika şehrinde Türk Kültür Merkezleri bulunuyor.

THY 31 ÜLKEDE 51 NOKTAYA UÇUYOR

Türkiye, Afrika ile ilişkilerini daha da güçlendirmek, işadamlarının karşılıklı olarak birbirleriyle temaslarını kolaylaştırmak, halklar arasındaki bağlantıları güçlendirmek amacıyla ulaşım imkânlarını da geliştiriyor. Türk Hava Yolları, Mayıs 2015 itibariyle 31 ülkede 51 şehre sefer düzenliyor. (İki hafta önce THY’nin, Mozambik’in başkenti Maputo’ya da seferlere başladığını belirtelim.)

SONUÇ OLARAK;

1912 Uşi Anlaşması neticesinde Afrika ile tarihi, dini, siyasi ve kültürel bağları kopan Türkiye, yaklaşık 90 yıl sonra başlattığı Afrika Açılımı ile kıta ülkeleriyle tekrar güçlü bağlar kurmayı hedeflemektedir. Türkiye’nin Afrika girişimlerinin altyapısı her ne kadar 1998 Afrika’ya Açılım Eylem Planı ile başlamışsa da, özellikle hariciyemizin son dönemde izlediği politikalar sayesinde, kıta ile olan ilişkilerimiz sağlam temellere oturtulmaya çalışılmıştır.

Türkiye-Afrika Ortaklık Zirvesi’nde konuşan Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye’nin Afrika’ya her bakımdan çok önem verdiğini şu sözleriyle ifade etmiştir: ‘’Afrika halklarını her zaman gönüldaşlarımız ve kader arkadaşlarımız olarak gördük. İnsanlığın ortak birikimine eşsiz katkılar sağlamış olan Türkiye, Afrika kıtasına her zaman hürmet nazarıyla bakmıştır.’’

Sömürgecilik, sömürgeciliğin keşif kolu olan misyonerlik, kölelik Afrikalıları hakikaten çok yormuştur. Afrikalılar da -haklı olarak- insanlara ve devletlere olan güvenlerini kaybetmişlerdir. Türkiye’nin Afrika kıtasında ne sömürgeci geçmişi, ne yağmalamaya devam ettiği maden yatakları, ne askeri üsleri ve ne de sömürgeciliğin keşif kolu misyoner teşkilatları vardır. (Hatta Ahmet Kavas’ın ifadesiyle belirtmek gerekirse, Osmanlı Afrika kıtasını yaklaşık 400 sene sömürgecilikten korumuştur.) Bu da Türkiye’nin kıta ile ilişkilerinde elini güçlendirmektedir.

Zira Türkiye için 2023 yolunda her türlü önyargı ve çekinceden uzaklaşarak Afrika’ya daha samimi bir kalple ‘Merhaba!’ demenin ve önüne gelen bu fırsatı stratejik bir zihniyet ile yorumlayıp doğru hamleler yaparak kıta ile daha derin ve güçlü ilişkiler kurmanın tam zamanı artık!

YARARLANILAN KAYNAKLAR:

  • Türkiye’nin Afrika Açılım Politikası: Tarihsel Arka Plan, Stratejik Ortaklık ve Geleceği, Soner KARAGÜL & İbrahim ARSLAN, Uluslararası Hukuk ve Politika Cilt: 9, Sayı: 35, ss.21-55, 2013
  • Afrika’ya Açılım Eylem Planı, T.C. Dışişleri Bakanlığı (Gözden Geçirilmiş İkinci Basım), Ağustos 1999
  • Küreselleşme Sürecinde Afrika ve Türkiye-Afrika İlişkileri, Numan Hazar, Yeni Türkiye Yayınları, s. 12-17,
  • HOCA: Türk Dış Politikasında ‘’Davutoğlu Etkisi’’, Gürkan Zengin, İnkılap Yayınları, s. 443-450
  • Stratejik Derinlik, Ahmet Davutoğlu, Küre Yayınları 92. Baskı, s. 206-208
  • Teoriden Pratiğe, Türk Dış Politikası Üzerine Çalışmalar, Ahmet Davutoğlu, Küre Yayınları, s. 176-350
  • Afrika’yı Anlamak ve Türkiye-Afrika İlişkileri, Mustafa Efe, Murat Kitabevi, s. 181-192

 

YARARLANILAN İNTERNET SİTELERİ: