Afrika, oldukça zengin doğal kaynak rezervleri ile çok verimli ve geniş topraklara sahip olmasına rağmen, hâlâ dünyanın en yoksul ve en az gelişmiş kıtası olarak yerinde kalmaya devam etmektedir. Dünya’da üretilen altının %79.2’si, elmasın %76.6’sı, kobaltın %75.5’i, platinin %49’u, vanadyumun %41’i ve uranyumun %20.9’u bu kıtadaki madenlerden çıkarılmaktadır.
Binlerce yıllık maziye sahip olan ve birbirinden farklı toplumların müşterek katılımlarıyla doğan medeniyetlere beşiklik eden Afrika kıtasının son iki asrı, sömürgeciliğin zirveye çıkması yüzünden acılarla doludur. Zira tarihte hiçbir devlet, Avrupalılar kadar insan köleleştirip kendi iktisadi çıkarları için kullanmamıştır. Yaklaşık dört asır süren bu uygulama ile yirmi ile elli milyon arasında değişen bir rakamda Afrikalı, yeryüzünün birçok noktasına taşınarak Avrupa’nın kalkınmasında kullanılmıştır.
19. yüzyılın ikinci yarısı ile 20. yüzyılın ilk yarısı arasında kıta, sadece Avrupalıların menfaatleri için siyasi, askeri, stratejik, dini ve iktisadi bakımdan sömürgeleştirildi. Osmanlı Devleti, kıtadaki bütün bağlarını koparırken; Avrupalıların ortak iddiaları kıtayı geri kalmışlıktan kurtarıp, burayı medeniyetle buluşturmaktı. Ama sömürgeci devletler zenginleştikçe; Afrika kıtası, tam tersine daha fazla fakirleşti.
Yeraltı ve yerüstü kaynakları bakımından büyük hammadde yataklarına sahip olan Afrika, her türlü kaynaklarını tüketmiş veya tüketmek üzere olan Avrupa ülkelerinin hâlen ihtiyaçlarını karşılamakla birlikte, gelecekte de karşılamaya devam edeceği öngörülmektedir. Dünya Bankası ve BM Ticaret ve Kalkınma Konferansı (UNCTAD), Afrika’nın petrol ve gazının %36’sının AB ülkelerine, %33’ünün ABD’ye, %9’unun ise Çin’e gittiğini bildirmektedir.
Afrika 2003 yılında, 1973 yılında olduğundan daha yoksuldu. 1980’den bu yana da, yoksulluğun artmakta olduğu tek kıtadır. Yoksulluğa örnek olarak, nüfusun %40’ından fazlasının günlük 1 dolardan az bir rakamla geçindiği ve Afrika’nın dünya ticaretindeki payının yalnızca %2 olması gerçeğini verebiliriz. 200’den fazla Dünya ülkesi arasında en fakir 49 ülkeden 34’ü Afrika’dadır. Bunlardan da 20 ülke, Fransızcayı resmi dil kabul edenlerdendir. Resmi dili Portekizce olan beş ülkenin tamamı ile İspanyolca konuşan Ekvator Gine’si de en fakir ülkeler arasında yer almaktadır. Kişi başına düşen yıllık gelir bakımından dünyanın en fakir üç ülkesi yine Afrika’da olup, bunlar Etiyopya, Burundi ve Sierra Leone’dur.
Özetle; az gelişmişlik, aslında Afrikalıların bizzat kendilerinden kaynaklanan bir husus olmayıp, Walter Rodney’in ‘’Avrupa Afrika’yı Nasıl Az Geliştirdi?’’ adlı eserinde de teferruatlı olarak ele aldığı gibi, bizzat Avrupa’nın eseridir.
Yorum yok