Bosna halkının kahramanı Bilge Kral Aliya İzzetbegoviç’in ‘’Hangi tarafta olduklarını apaçık bir biçimde kalplerinde hisseden ve nereye ait olduklarını bilen Müslümanlara yönelik bir bildiri,

onların sevgisi ve aidiyetinin, onlara ne gibi görevler yüklediği hakkında gerekli sonuçların çıkarılması için bir çağrı…’’ diye nitelendirdiği ‘İslam Deklarasyonu’  kitabını yaklaşık 2 sene önce okumuştum. O vakit Sudan’da 75’i aşkın ülkeden gelen öğrencilerle aynı üniversitede ders görmem hasebiyle, İslam Deklarasyonu kitabı beni epey heyecanlandırmıştı. Çünkü Müslüman toplumların yaşadıkları iktisadi, siyasi, içtimai problemler hepimizce malumdu. Ve biz İslam Dünyası olarak, on yıllardan beri ‘’bu sıkıntıları nasıl aşabiliriz’’in derdiyle dertleniyorduk. Bu noktada, Aliya’nın ümmet olarak girdiğimiz bu karanlık tünelden, belki de bizleri kurtaracak bir yol haritası mesabesinde önümüze koyduğu İslam Deklarasyonu’ndan aldığım notları sizlerle paylaşacağım. Her maddeyi dikkatle okuyup, üzerinde tefekkür etmeniz temennisiyle…

  • Hedefimiz: Müslümanların İslamlaşması, Sloganımız: İnanmak ve mücadele etmek.
  • Müslüman halkların hülyasını heyecanlandıracak ve onlar arasında gerekli olan disiplin, ilham ve enerjiyi gerçekleştirecek tek düşünce İslam’dır. Müslüman dünya, İslamsız ve İslam’a karşı olarak yenilenemez. Bu sebeple, bireysel, ailevi ve toplumsal hayatımızın tüm alanlarında İslam düşüncesinin yenilenmesi gerekmektedir.
  • Müslüman halkların gerçek bağımsızlığı için mücadele, her yerde ve yeniden başlamalıdır.
  • Müslüman kitlelerin sahip oldukları açık duygularını harekete geçirecek ve yönlendirecek bir fikir lazımdır. Ancak bu herhangi bir fikir olamaz. Fikir, bu derin duygulara uygun olmak zorundadır. Demektir ki bu; ancak İslami bir fikir olabilir.
  • İslam’da ümmet prensibi vardır, daha doğrusu İslam, dini, kültürel ve siyasi olarak bütün Müslümanların tek bir birlikte birleşmelerini ister. İslam, milliyet değildir ancak; bu toplumun üst milliyetidir.
  • Bütün hayal kırıklıkları ve yenilgiler içinde, İslami yeniden doğuş, dünyanın geniş alanında umut ve çıkışın bir adıdır.
  • Her Müslüman ülkenin kendi özgürlüğü ve refahını inşa edebilmesi ancak bütün Müslümanların refah ve özgürlüğünü inşa etmekle mümkündür.
  • İslam Dünyası çöl değil; o sürücülerini bekleyen sürülmemiş bir tarladır. Görevimizin terkibi; potansiyel güç olan bu duyguları, aktif güç haline getirmekten ibarettir.
  • Her başarılı mücadele sadece ortak ve organize edilmiş mücadeledir. Tek temel programı ve hedefi olan bu hareketin gerçekleştirilmesi, her Müslüman ülke için kaçınılmaz şart ve yeniden doğuşun hareket noktasıdır.
  • Her zaman ve her neslin önünde, İslam’ın ebedi ve değişmez temel mesajlarını, ebedi olmayan ve sürekli değişime maruz kalan dünyada gerçekleştirmek için yeni şekil ve vasıtaları bulma görevi bulunmaktadır.
  • Doğal ve tarihi kurallara aykırı olmamak kaydıyla, insanların ortak irade ve çalışmaları sonucunda gerçekleşmeyecek tarihi hedef yoktur. İnanılan ve onun için çaba sarf edilen ütopya, ütopya olmaktan çıkar. Bu sebeple, Endonezya’dan Fas’a kadar tek bir İslam birliğini gerçekleştirmek hepimizin tarihi ve en büyük hedefi olmalıdır.